Ahmet'e sempati duymak için onunla empati kurmalısın ki onun davranışları seni irrete etmesin.

aklıma kelime gelmiyor, kelime gelirse söyle örnekleriz.

Bu işe adapte olmam oldukça uzun sürecek.

her ne kadar nefret etsem de "revize" diye bir kelime kullanıyorum. bir de "feedback" var tabii.

örnek:
hoca bugün yazdığım makaleye feedback verdi, bu akşam revize edip tekrar yollayacağım.

ankara'da belli başlı üstgeçitlerde oluyorlar ama birçoğu sürekli orada oluyor. bir de çoğu zaman polis değil de jandarma oluyor tüfekli falan.

üstgeçitten rpg ile gelen arabayı indirmesinler diye duruyorlar.

ben sürekli görüyorum ellerinde tüfeklerle bekliyorlar. neyi bekliyorlar ben de bilmiyorum.

üstgeçitlerden molotof atan şerefsiz bi kitle türedi bi süredir, bi sefer ben de denk geldim. o yüzden gerekiyo maalesef. bi de konvoy falan varken yardırıyolar, ya da ihbar falan da olabilirç.

tayip baba, cumbaba falan geçecekse onlar orada duruyor. olası bir suikast, gösteri olayına karşı.
misal tayip baba geçecekse 3 saat, cumbaba geçecekse 4 saat önceden başlıyorlar dikilmeye.

para kazanmakla ilgili bir karikatür görmüştüm, adamın biri büyük hayallerle fotoğrafçılık bölümüne giriyor, mezun oluyor falan.

yerel bir süpermarketin fiyat katalogu için kıyma fotoğrafı çektirtiyorlar adama karikatürün sonunda. bir "ya aslında komik ama ben anlatınca komik olmadı"nın sonuna daha geldik değerli, duyuru sakinleri.

ama kazanan da vardır mutlaka, şu madonna'nın son albüm kapaklarını falan hazırlayan ingiltere'de yaşayan bir türk var mesela, tabii belki eniştesi vesilesiyle girmiştir piyasaya onu bilemem.

fotoğrafçılık okuyanlar üzülmesin lütfen ama bence dslr'ların devrinde fotoğrafçılık okumaya gerek yok (ben güzel santlar bölümüne bağlı olduğum için karanlık oda dersleri dahil olmak üzere tüm fotoğrafçılık derslerini aldım).

belli başlı kitaplar var, onları okursun. teknik bilgileri ve fotoğraf tarihini öğrenirsin. gerekirse iyi bir de kursa gidersin. zaten kendini geliştirme limitlerin senin elinde. fotoğrafçılık bölümü olan okulların hocalarına gidip kitap tavsiyesi de isteyebilirsin, seve seve tavsiye vereceklerdir dışarıdan biri olsa bile.

düğün ve doğum fotoğrafçılığı fena paralar kazandırmıyor ama belli bir portfolyo ve çevre oluşturana kadar karın tokluğuna çalışırsın.

neden okunur? fotoğraf kurslarındaki pratik bilgi için değil, sanat eğitimi almak için okunur

kim okur? ben okudum mesela

canı sıkılan biri yoldan geçerken aa okuyayım bunu dese okuyabilir mi?
yetenek sınavı diyolla yeteneksizsek ne olacak? iki soruya tek cevap: canı sıkılan biri yetenekliyse sınavı kazanabilir, ama hazırlanmadan zor. yeteneksizse, iyi hazırlanıp şansını dener

bu bölümü okuyan insanlar ne olur? bfa'lı fotoğrafçı

para mara kazanır mı? kazanır da, ne kadar kazanacağı kendine bağlı.

kısaca bu.

kobuzchu ahha senin methini duymuştum zaten fotoğrafçılık diyince sözlükte seni gösteriyorlardı.

daha da açsana konuyu...

sinema fotoğraf okunur mu yav diyenlerin soyu kurusun istiyorum açıkçası bu kadar düzlük ve bir halt bilemezlik nasıl mümkün bilemiyorum.

bahçeşehir, bilgi, msgsü, anadolu başta gelen okullar.
makina nası tutulur pozlama nasıl yapılırdan ziyade kadraj nasıl yapılır ne kadrajda ne anlamlar verilirden başlayan temel bir eğitimden aklınıza hayalinize sığmayacak anam la bu bu muymuş diyeceğiniz şeyler için okunur.

eskisi gibi alaylılık ağır basmıyor. herkes mektepli+alaylı kombinasyonu istiyor bu tip sektörlerde. tabi illa okumak gerekmiyor. ama çoğu sığırın düşündüğü gibi okumak da boşa değil.

la havle.

ben mesela sınema okudum. ıyı guzel, sanat yonetmenlıgı, dekor felan yapmak guzel, fotografcılık da yapıyorum. ama bana daha da birseyler katsın dıye okumak ıstedıgım tek bolum fotografcılıktır mesela. donanmak ıcın okumak ıyıdır. neler neler katar.

okunur abi, okunur. mühendis kafası fakir kafasıdır, sanata falan basmaz. mühendislik ya da iibf falan okuyup da 'kanko bu da iş mi yeeaa' diyosan giy takım elbiseni, git makina falan üret talaşlı imalatta çalış.

dil biraz yetenek işi 2 ayda dil öğrenebilen insanlar var yani yeter mi? yetebilir ama yetmeyedebilir.

eski kpds sistemiyle evet olabilir derdim ama şu son yıllardaki soru tipiyle zor.

yaparsan da bana haber verme.
10 yaşından beri ciddi ciddi ingilizce için yırtınan bi insanım. dil konusunda bölgesinde çok iyi olan bi anadolu lisesinde okudum. üniveristede hazırlığı atladım. 4 yıl boyunca %40 ingilizce dersler aldım siyaset politika üzerine. 1 dönem yurt dışında okudum bütün dersleri ingilizce aldım. alanımla ilgili ingilizce yazılmış makaleleri rahatlıkla olmasa da rahata yakın okuyup anlayabiliyorum. bilimsel birşey değilde roman türü ingilizce kitapları rahatlıkla anlıyorum. üniversiteye gelen yabancı öğrencilere şehre alışana kadar bodylik yaptım.
ama bu lanet kpds üds de 50yi geçemedim henüz.

belki de ben geri zekalıyım bilemiyorum. ihtimal dahilinde tabiki de.

ama bahsettiğin pek olur gibi durmuyor.

Cecilia senin gramer yok demekki,kpds taktik üzerine soruların çözümü belirli kalıplar dahilinde yapılıyor kurslarda hangi kalıpları hangi yolla çözeceklerini gösteriyorlar oda sana bana gelmiyor,bizim bildigimiz bize yeter.

ilk sınav notum 32, bir sonraki sınavdaki notum 62 oldu kpds'den. hiç hazırlık eğitimi almadım. normal kurlara devam edip bitirip kpds kursuna gittim. açıkçası işin tekniği çok fazla ve belli bir düzeyin -orta- üstünde olmak yetmiyor:) ama orta düzeyde de olsa, teknik bilen biri bu civarlarda zaten alıyor.

cecilia'ya bakma bence muhtemelen belki kpds'yi kazananlardan on kat daha iyi ingilizce biliyor olmasına rağmen hiç kpds üds kurslarına katılmamıştır.

bir şeyi bilmekle o şeyle ilgili sınavı başarmak başka bir şey.
şöyle diyelim bugün üniversitelerde profesör olanları sok bakalım ygs'ye ne olacak?

kısaca sınav bir taktik ve deneyim işidir. bilgiyi sınava göre kullanmak gerekir. yine de sıfırdan yapmak zor. illa alt yapı lazım.

anadolu lisesi ingilizcesiyle, hiç deneme çözmeden, sırf babam girmemi istiyor diye girdiğim kpds'den 90 üzeri not aldıysam (iyi derecede akademik makaleler yazabilsem de bugün bana desen ki past perfect tense nedir bilmeyen biriyim), 7 ayda düzenli şekilde çalışarak 60 alırsın bence.

o kadar çalışsam atom mühendisi olurdum, alırsın tabi ki çalışırsan karşılığını alırsın. 6x30=180x4=720 saat ohhww

yeşermez

iyi fırınlanmış ahşap yeşermez.

bu hususta bir de "çelikleme" diye google'da aratarak biraz daha bilgi sahibi olabilirsiniz.

ben de tam bilmediğim ama yöntemi bildiğim için söyleyeyim dedim.

baston yeşermez de dal yeşerebiliyor.
bahçedeki çiçek veren dikenli sarmaşığımsı bitkimizi budadıktan sonra bazı yeşil sapların dikenlerini temizleyip evdeki saksıların yanına destek olarak dikmiştim dekoratif durur plastik desteklere göre diye düşünerek. sonra bu saplar yeşerdi ve büyüdü :/

baston "ölü" olduğu için yeşermez.

ilgilenirler de gazi üni. hastanesi ve çok kalabalık (hacettepe kendi öğrencilerine öncelik tanıyor, bu gazide de var mı onu bilmiyorum)
başka bir alternatif olarak devlet hastanelerinden telefonla/internetten randevu alınabiliyor Ankara'da örneğin gaziye yakın eski TCDD hastnesi var hem sakindir hem ortopedisi iyidir Feridun Kunak da oranın doktoruydu

metroyla bahçelievlerde inersin hemen önünde zaten. gazi iibfden yürürsen de 15 dk. nı almaz. tercih senin. gaziyi pek önermem başka hastane bakar mı orasını bilemiyorum. okulun öğrenci işlerine ya da sağlık-kültür daira başkanlığına sorabilirsin.

gazi'nin içinde mediko yok mu?
belki orada olabilecek bir şeydir. gazi'yi bilmiyorum ama bilkent'te film çekiyorlarsa gazi'de de çekiyorlardır diye düşünüyorum.

gazi de beşevler kampüsüne git mediko var içinde film i de anında çekiyorlar .. eski gaziliyim biliyorum ve hiç sıra olmuyor

bilgisayar faresi ile çok fazla haşır-neşir oluyorsanız sinir sıkışması olmuş olabilir. carpal tünel sendromu diyorlar.

eskiden yatıramıyoduk evet. artık garanti, ziraat bunlar oluyo bildiğim.

T.C. Ziraat Bankası tüm şubeleri ve İnternet bankacılığı
Vakıfbank’ın tüm şubeleri ve İnternet bankacılığı
T. Halk Bankasının tüm şubeleri ve İnternet bankacılığı
Akbank’ın tüm şubeleri ve İnternet bankacılığı
Kuveyt Türk Katılım Bankasının tüm şubeleri ve İnternet bankacılığı

yazıyor ösym sitesinde

T.C. Ziraat Bankası, VakıfBank, T. Halk Bankası, Akbank, Kuveyt Türk Katılım Bankası

Kaynak : osym.gov.tr

garantiden yatıramadım ben, yarın ziraate gideceğim.
her işleri sakat.

Akbank internet şubesinden yatıyor; ama mesai saatleri içinde olması gerekiyor dedi bu kez. Eskiden öyle miydi bilmiyorum.

sonbahar kpds için garanti'den yatırabilmiştim, ilkbahar üds için yatıramadım. iptal olmuş anlaşma.

ziraat atm'den sorunsuz şekilde yatırdım.

evde makine varsa çekip fotoğraf kağıdına bastırabilirsiniz sabah.
8 gibi açılan fotoğrafçı bulmak zor sanki..

herhangi bir fotoğrafçı yapar bu işi.
iş yerini google maps'te bulup fotoğraf diye ararsan bulursun eminim bir stüdyo.
o civarlarda konsolosluk varsa fotoğrafçı da vardır kesin.

ozetle upload ettigin dizi telif hakkindan dolayi kaldirilmis.

yüklediğin video başkasına ait olduğundan veya gmbh tarafından lisanslandığından dolayı videoyu engellemişler. bu yüzden de senin hesabın cezalandırılmış. diyor ki copyright sayfasına git de bak ne demişiz.

iyi de videolar çalişiyor takır takır. izleniyor :S

(git: 373011)

yalımın olması ya da yalı alabilecek paramın olması gerekir.
çok para kriterim yalı.

100binim olursa çok param varmış gibi hissederim, gibi geliyor en azından.

şu an hayatımın akışının tamamen değişip aklımın başından gitmesi için 10trilyon lazım.

3-4 trilyona da değişir ama hala aklım başımda olur.

ama 10trilyonum olsa sırf bir kahve içmek için paris'e uçakla gidip gelmek gibi saçmalıklara başlarım. dağıtırım yani.

ayda 3000 kazanıyor olsam yeter bana. e kazanıyom da. sıkıntı yok yani, zenginim ben, tabi kendime göre.

soru eksik biraz. tek bir seferde ne kadar olması mı gerekiyor? yoksa zenginliği mi soruyorsun? zenginlik ne kadar paramın olmasıyla alakalı değil bence...

tek seferde elimde ne kadar para, çok para anlamına gelir sorusuna da bir araba ve bir ev alacak kadar diyim.. tabii araba ve ev en iyilerinden olacak..

tek seferde diye düşünmüştüm.
evet aslında soru biraz eksik ne kadar kısa sürde ne kadar para da denilebilirdi.

siradisi gönlün zengin senden iyi yok be kardeş :)

aylık 10.000 lira maaşım olsaydı çok zenginim derdim.

ne miktar olursa olsun bana fazla gelir demem :)

bana gore maddi anlamda "yapsam mi yapmasam mi" ikileminden kurtuldugum anda zenginim demektir.

gecen gun bi gozluk begendim, almadim. 600 liraydi cunku. alsam mi almasam mi diye dusundum, demek ki zengin degilim. zengin olsam cikartir masaya vururdum :D

ev, araba, hisse senedi gibi varlıklar hariç nakit 10 milyon dolar.

söz1, say1, say2.

her ikisi de olur. nasıl rahat edersen.

benim numaralarım maalesef bu kadar ufak değil, lens ya da gözlük olmazsa hayatımı zor idame ettiririm. o yüzden lens+güneş gözlüğü yapıyorum. annem de numaralı güneş gözlüğü kullanıyor ama onda da sürekli yanınızda 2 gözlüğü taşımanız gerekiyor, kapalı alanlara girerken falan sıkıntı oluyor. lensle sıkıntınız yoksa lens+güneş gözlüğü daha pratik bence.

Alternatif olarak numaralı camda istenen tonda boyanabiliyor.

laminate kaplama yapılabiliyor fakat çapraşıklığı sadece görüntü olarak düzeltiyor.

dişin arka kısmına tel takıyorlar bir de, tedavi biraz daha uzayabiliyormuş ama kesin çözüm bu normal tele sıcak bakmıyorsanız.

seffaf plak gibi bir sey takiliyordu, bir de dislerin arkasindan tel gibi bir sey takiliyor ama o daha az bozukluklarda oluyordu arkadasim dis hekimi benimde yaninda gorduklerim bunlardi

takacaksın tel fazla düşünme gerisini tel taktırmadığın her gün keşke ilk aklıma geldiğinde taktırsaydım dersin geçen zaman aleyhine işliyor:)

Yeni ortodonti tedavi yöntemleri var. Şeffaf plaklarla yapılıyor. Tabi fiyatları da epey yüksek.

o şeffaf plakların adını ilk cevapta belirtmişim oysa.
insanları anlamak zor.

usher
www.youtube.com

justin timberlake
www.dailymotion.com

ikinci olabilirmiş gibi ama türk değil tabii.

arkadaşlar şarkının sözleri ingilizce de şarkıyı bir türk söylüyor hatta ümit besen olabilir :) biraz dalga geçilmek için falan yapılmış sanırım.

ümit besen, I love you?
www.youtube.com

bunda da was your name yok :/

@kayra yok hocam ya o değil :) yani fikir olsun diye dedim ben ümit besen. böyle bizden halktan yanık bi abi söylüyordu :(

o zaman bilemedim ben ya :/
ankaralı namık falan olabilir, onun öyle saçma sapan icraatleri oluyor sanırım.

Yapıp sana kargolayım istersen kolay bak cidden

markette satılan kek karışımları var ya, onlardan brownie karışımını alıp bire bir tarife uyarak yaptığında ilk fotoğraftaki güzel varlık oluşuyor.

ne cok yetenekli arkadas varmis

ben yaparim diyenlere kahveler benden

normal kek kıvamından daha yoğun olursa (yani unu ve kakaosu çok olcak, iş burda) ve fırından almadan nemlensin diye biraz sütle ıslatıp sıcak sıcak fırında azcık bekletirsen istediğini alırsın cağnım.

sıcak sıcak bekletme olayı fırın kapalıyken olcak tabi

eğer mikrodalgan varsa, en güzel brownie onda oluyor :) çünkü içi tam pişmiyor, üstüne de biraz çikolata sos dökünce dışardakilerden daha güzel oluyor :) normal fırınlar çok kurutuyor brownie'yi.

alsancak reyhan pastanesi

ayrıca cheese brownie'sini şiddetle tavsiye ederim

antibiyotik kanamayı keser. yoğun kullanımı iyice keser. daha sonra vücut kaldığı yerden devam eder.
tabi bünyesine göre değişir. tamamen kişisel deneyimden bahsettim.

doktor falan değilim aman ha!

doğum kontrol hapı kullanıyorsa bir prospektüsüne bakmasında fayda var.
kendi kullandığım ilacın prospektüsünde antibiyotikle beraber kullanıldığında etkisinin azaldığına dair bir şey okuduğumu hatırlıyorum emin olmamakla bereber.

dün sordu hap kullanımıyla ilgili soruyu, reglini bekliyordu. şimdi noldu böyle bir anlam veremedik. regl yogunlugunun biraz erken kesildiğini söylüyor. antibiyotikten olabilir dedik. cok şükür ki ağrısı sızısı yok

kaç yaşınDa?

22 yasında

büyük ihtimalle ovulasyon kanaması yaşıyor. 1-2 gün sürer, geçer. adetini de normal zamanında geçirir. doktora gitmenizi gerektirecek acil bir durum yok. eğer kanama bir haftadan uzun sürerse, çok karın ağrısı vs yaparsa, ateş çıkarsa o zaman bir jinekoloji değerlendirmesini tavsiye ederim.

doktoruna danışmalısın bence, belki başka bir marka tavsiye eder.

bir de suni gözyaşı damlaları var, gözlerin kurudukça onlardan kullanabilirsin. kendi doktorum bana refresh suni gözyaşı damlasını tavsiye etmişti, bir yere kadar iyi geliyor ama yine de 8 saatten fazla gözümde lens bulundurmamaya gayret ediyorum, ders bitince lensleri çıkarıp gözlük takıyorum.

bir de gözlemlediğim kadarıyla sabah uyandıktan 1 saat sonraya kadar falan gözler çok kuru oluyor. o yüzden lensleri çantama atıyorum, okula/işe gittiğimde takıyorum. o zamanlar daha rahat ediyorum.

10 senedir lens kullanan bi arkadaşım, artık lensin canını acıttığını fark edip doktora gittiğinde doktor ona, gözlerinin lensi artık kabul etmediğini söylemişti. Açıklamayı net hatırlamıyorum ama lensin uzun süre kullanılması gözün dokusuna zarar veriyor ve doku hassaslaştığı için göz, lensin temasına katlanamıyor, anafikirli bi şeydi. Derken arkadaşım lensleriyle vedalaştı ve lazer ameliyatı oldu. Sunni göz yaşı kullanıyor musun bilmiyorum ama onun da faydası olmazsa doktora gitmekte fayda var gibi görünüyor, bence.

kapalı alanlardaki ısıtma sistemleri havayı kurutur. bu da gözlerinizin olduğundan daha az nemli olmasına ve dolayısıyla lensin acı vermesine yol açabilir. bende olmuyor bu, 7 yıllık lens kullanıcısıyım. sizin normalde de hassas ve kuruluk sorunu olan gözleriniz var sanırım. doktorunuza danışarak suni göz yaşı damlası kullanırsanız lensleriniz artık sizi rahatsız etmeyecektir.

2 saat sonra pert ve suni gözyaşı pek bir işe yaramıyor. kuruyunca tekrar eski hale dönüyor acısı geçmiyor. sanırım gözlerim hassas ve kabul etmiyor. son lens çiftim. sanırım bir daha kullanamayacağım. bu sızlamaya katlanılmıyor çünkü :(

uzun süredir lens kullanıyorum lensin en büyük dezavantajı protein biriki(böyleydi galiba) yapması özellikle gerekli özen gösterilmezse ve gözbebeğini hassaslaştırıyor bir süre sonra ama doktora gittiğimde aqua eklentili bir lens önerdi ve acayip memnunum şu an için

night&day tipi bi lens kullanıosan ve geceleri çıkarmadan yatıosan, belli bir süre gözde problem yaratabiliyo, eğer öyle kullanmaktaysan bi süre ara ver ve sonrasında lensi olduğunca gözünde az tutarsan (dışarı çıkarken takmak eve geldiğinde çıkarmak şeklinde) göz tekrardan düzenine giriyor.

yok gece yatılanlardan kullanmıyorum.

Ne sos bulursam dökerim, affetmem.

dökmem. kötü oluyor. pizza soslarıyla yiyorum onun yerine. sos yoksa kuru kuru yerim.

asla dökmem. bu arada eğer bilinçli yazmadıysanız; piza değil, pizza.

dökmem, dökeni de sevmem.

mayonez ve ketçabı bol dökerim.

izmir'de cok normal birsey , nasil olusmus bilmiyorum ama pizza kulturu boyle olusmus izmir'de.ben de her pizza yedigimde ustunu ketcap mayonez doldururum. muhakkak ki diger sehirlerde de oyle yiyenler vardir ama genelde garip karsiliyorlar. sonucta fil pizza'da buyumus bir neslin aliskanlikalrini degistirmek zor:D

dökmem. hardalın ne oldugunu bile bilmiyorum zaten. 1 kez tadına baktım kötüydü.

sadece ketçap değil mayonez de dökerim ben. pilavi da ketçağla yerim.

dökmem ama döken bi arkadaşım var izmirli kendisi tesadüfmü bilemedim

bin ada sosu orjinal adıyla thousand island sos baya yakışıyor

pizzasına bağlı. bazısı hakikaten ketçap mayonezsiz çekilmiyor ama adam gibi bir pizza oldu mu önümde, bence bunu yapmak saçmalık.

bir de izmir, evet :)

konuyla alakasız ama izmir olayı, pizza pizzanın izmirde mantar gibi türediği zamanlarda masalara bi de ketçap mayonez şişesi koyması ve o zamanın çocukları-genç ergenleri olan jenerasyonun "ohaaa ketçap mayonez beleşmiş istediğin kadar" gazıla pizzalarıı sıvalamalarıyla başlar. Ben şahidim.

www.eksisozluk.com

pizzanın ingredients ine göre değişir. tadını bozabilir.

dökmem, dökeni de kınarım.

ben azıcık dökerim, ama italya'da pizzanın üzerine sos,tuz,baharat falan eklemek şefe hakaret sayılırmış, tadını beğenmedim demek gibi oluyormuş.

zeytinyagı üretimi diye aratırsan görürsün nasıl yapıldgını , hala eski metodlarla üretim yapılıyor çoğu yerde.. çok endüstriye ihtiyac yok.

birde onceden cok aycıcek yagıydı yok mısır yagıydı kullanılmazdı agırlıkta hayvansal yag kullanılırdı. zeytınyagını harıc tutuyorum. ınsanlar agırlıkta hayvansal yagları kullanırlardı. tereyag , kuyruk yagı , balık yagı gıbı..

dedemin zeytinyağı fabrikası vardı, bu sebeple zeytinyağının oluşma sürecine aşinayım ve evde kendi imkanlarınla yapman mümkün değil diyebilirim. bir sürü pressler ıvırlar zıvırlar kullanılıyor çünkü.

eski insanlar da ya değirmen taşı gibi bir şeyle eziyorlardır ya da hayvansal yağ kullanıyorlardır. bizim eski kuşak bile hala yemeklerde kuyruk yağı falan kullanıyor.

öncesinde bir parça sinirli olabiliyoruz ama dizginlenemeyecek bir durum değil.

müdür gerginliği gördüğünde vericen nutellayı vericen nutellayı sonra ortalıkta gözükmeyeceksin. o nutella ile çözücek o gerginliği.

ilk gün. çok sancılı geçer. acı çekiyorsa bulaşmayın derim ben.

pms= pre-menstrual syndrome, yani asil sinir ve duygu patlamasi oncesinde yasaniyor. su anda yasiyorum oradan biliyorum. her sey sinirime dokunuyor ve sebepsiz bir aglama istegim var. cikolata nobeti de bende bir hafta oncesinden basliyor. ama adetin ilk gunu psikolojim tamamen rahatliyor, yerini kanamanin verdigi beden rahatsizliklari ve zayif dusme haline birakiyor. herkeste boyle mi olur bilemiyorum.

erkek olaraktan öncesinde çok gergin oluyorum. sonlarına doğru, alttan alttan bir yaşam sevinci geliyor.

Tesekkurler?

teşekkürler de garip olmuyor mu? neye teşekkür ediyorum ki? şey gibi mi hani konuşma yaptıktan sonra teşekkürler deyip konuşmayı bitirmek falan.

iyi geceler.

Saygilarimla,

saygılarımla çok mu resmi olur ?

Cok resmi oluyo diye begenmezsen, elimizde,

Sevgi ve Saygilarimla,

diye bi model daa var.

sevgilerle yaz gecsin gitsin allasen

ben öyle yaziyorum.

Merhaba hocam,

İstediğiniz fotoğraflar ektedir.

Saygılarımla
2enkucukasalsayidir

cdnimg.visualizeus.com

Meali: Önemli değil ne diyeceğin aslında.

Sevgiler, saygılar de. İkisi bir güzel gidiyor.

ben hep kolaylıklar diliyorum.

iyi çalışmalar dilerim

xyz

Saygılarımla
Ad Soyad

hocam resmi bulmam biraz zaman aldı. gecikme için özür dilerim.

desem sadece nasıl? sonuna bişey koymadan.

yirmi saattir aynı mevzuda mısın hâlâ? aş bunları artık. cosmicstring hocamızın dediğini yap. duyurunun akademik temsilcisi o. tikleri atmayı da unutma bu arada. ayıbolüyö...

etmem.

o para verilcekse insanlarin cogu kabul ederler.cogumuz bundan daha düsük degerler icin hayatimizi tehlikeye atiyoruz cünkü.

hayat sigortasi gibi bir sey yok mu? yani aileme, esime falan bir miktar tazminat verilecek mi mesela? kredi borcum var onu da oderlerse, gerci onun icin banka hayat sigortasi yapmisti. :)

hayat sigortasi varsa, evet. yoksa 1 milyon tl ye falan yaparim dusunmem. altindaki tekliflere de acigim tabii bu arada.

daha cümlesini bitirmeden alırım kerpeteni cart diye keserim.

işin içinde acun varsa kabul etmem.

en az 5 milyon dolara kabul ederim.
sonuçta türkiye'de trafiğe çıktığımda da buna yakın bir risk alıyorum zaten her gün bir sürü magandanın arasında.

edit: 3-4 milyon dolar da bi düşündürür.

hiçbir durumda kabul etmem. kabul ederim diyenler de sayı saymayı bilmiyor.

böyle bir şeyin piyasasını yapsan ve fiyatları serbest piyasaya bıraksan asgari ücrete kadar düşersin. çok ciddiyim. hatta üstelesen sigortasız gündelik iş olarak bile bu işi sürekli yapacak kişiler bulabilirsin.

asla kabul etmem

Nasıl bir ölümden bahsediliyor anlamak güç önüne bilmem ne parça tesirli bomba koymuş olsalar 10 tane kablo kes birini bomba patlarsa ölürsün patlamazsa abd nin tapusunu senin üzerine yapacaz deseler ben zannetmiyorum ki bir kişi atlayıp ben keserim desin (CAN TATLIDIR.) Paranın yüzü sıcaktır, ama can DAHA TATLIDIR PANPA.

nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum da türkiyede 10-20 bin lira borcu olduğu için bile intihar eden insanlar var ki bu meblağlar bence rahatlıkla ödenecek meblağlarken insanlar hayatlarından vazgeçecek duruma geliyor böyle borçlar yüzünden. ben milyon dolarlardan uçtum ama böyle bir yarışma olsa 10 bin-20 bin liraya bile razı olan insanlar çok eminim ki çıkar.

kilolu değiseniz ltb - super slim serisi - 89 TL

boy kilo vücut tipi cinsiyet yazsanız iyi olurdu. levi's dan şaşma derim madem az alıyorsun aldığına değsin. gidip her modeli deneyeceksin en güzel olanını al.

hayatımda ilk kez 501 aldım geçenlerde ve verdiğim paraya cidden değdi gibi geliyor. paraya kıyıp git al bence.

mavinin kotları yumuşacık ve likralı. Ben çok severim.

mavi işi iyice bozmuş, renk atmalar, sık giyilmemesine rağmen diz yapmalar falan..

bence levis veya diesel almalısın.

@kayranın kedisi +1

levi's diesel. madem 1 sene giyeceksin biraz paraya kıyıver.

Sadece kot giyerim ben de, aynen alıp sürekli aynı kotu giymek gibi bir huyum var. Neyse, bir ara levisten cayıp mavi vb. giydim, ama malzeme kötü sürekli yırtılıyot yıpranıyor renk atıyor vb. O yüzden Levis'ten şaşmıcan.

507 diye şahane ötesi bir modeli var, ama bu sene itibari ile 527 adı altında mı ne üretilecekmiş. Neyse, yeni hali 150 TL, 507 olan versiyonları Boyner'de 70-100 TL bandında bulunabiliyor. Koş, kaçırma.

hepinizi biiir biiir ayrı ayrı yanaklarınızdan öpüyorum. ne güzel insanlarsınız siz ya valla bildiğiniz derdime derman oldunuz.

gereksiz

diş hekimim tavsiye ediyor diş ipinden sonra. bence de gerekli.

kullanin

cerrahi işlem sonrası fırcalama vb zor olacağı için sınırlı zaman dilimi içerisinde mantıklı fakat uzun vadede kullanımından kacınmakta yarar var.
yüksek oranda alkol ihtiva ediyor ve alkolün mukoza üzerinde tahriş edici etkisi var. Tat alma kaybına neden olabilir, klorheksidinli gargaralar gibi kompozit dolgularda renkleşme yapabilir.
diş ipini düzgünce kullanın bunu kullanacağınıza

o tarif yanlış einstein.

böyle über süper yemek yapanlar, tarif verirken içine koydukları o 'sihirli' şeyi söylemeyebiliyorlar bazen. bir ihtimal tabi bu. eğer tarifte "göz kararı" gibi ifadeler varsa bundan kaynaklanıyor da olabilir.

ha bir de başlamadan 25 defa estağfurullah çek. işe yarar belki bilemedim.
(bkz: çay demlemeden önce 25 kez estağfurullah çekmek)

düşündüm de, monosodyum glutamat (bulyon) gibi yemeğe katılan basit kimyasallardan tut da, aslında evin içindeki rutubet bile bir yemeğin nasıl tadacağını etkileyebilir.

aynı yemeği gidip aynı evde yap bi. olmuyorsa da bil o tarif yanlış.

tadı tuzu olmuyor yani genel olarak. pirinçler falan çok iyi pişiyor; ya da baharatını da tarife fazla yazmamış. sadece karabiber ve toz acısız kırmızıbiber yazıyor baharat olarak. içine kimyondur pul biberdir falan yazmamış.

belki dedim kadıköyün rakımı beylikdüzüne göre az olduğu için basınç ve yükseklik değiştikçe suyun kaynama noktası da değişirmiş, acaba onun etkisi olabilir mi, daha mı çok kaynatmam lazım?

@florescein dediğin gibi evde bi sorun olabilir; bi gün ben yapıcam onlarda dolmayı bakalım ne olacak.

belki de çok hırslandım o yüzden olmuyor. içine kimyondur bulyondur koymayı düşündüm ama ben o tadı istiyorum arkadaş, orjinali bozmak istemiyorum

tarifte crc error.

annemin eski komşularından biri eksik ya da yanlış tarif vermesiyle ünlüydü. o kadından tarif alan kimse bir şey yapamıyordu.

şimdi öyle bi gaza geldim ki fatmagül'ün yengesi gibi gözükmeye başladı anası gözümde.. sırıtıyo pis pis... yakalarım ama ben onun sırrını, çekmediğim dert kalmadı bu dolma yüzünden.

her hafta kadına dolma yemeye git. benim yaptığım aynı olmuyor de.
illa bıkıp tam tarifi verir eksik tarif verdiyse.

Okumadın galiba. Neyse.

benim girdiğim zamanda arama yapan polis masasına emanet edebiliyordunuz.

ayakkabının içine koyulabilir diye düşünüyorum. olmaz mı?

Okuldan okula değişiyor aramalar da. İçeri telefon bile sokabileceğim dandik aramalardan da geçtim. Emanet etme olayı yok diye biliyorum.

böylece yakındaki bakkallara ek gelir kaynağı oluşturuyor hükümet, ortadireği ayağa kaldırmak lazım. hükümet çalışıyor.

emanet sistemi olur büyük ihtimalle. emin değilim ama olabilir.

Yani şimdi harbi harbi Arabamın anahtarı ile sınava giremiyorum öyle mi?

Mantıklı bir açıklaması olabilir mi yahu bunun? Adam mı öldürecem araba anahtarı ile?

ehliyet sınavına bile almıyolar kaldıki koskoca ygsye alsınlar. kantinci ismimizi ve telefon markasını bi kağıda yazmıştı. sınava nerede gireceksiniz. belki tutar aynı yerdeyse ben yardımcı olabilirim.

Araba anahtarı emanet etmek biraz sakat ya. Telefon falan hadi neyse de. Yani cidden bu saçmalık ya. Adam diyor ki sana, yanına cüzdan vesaire alma, anadan doğma gel sınava, nereden geliyorsan gel umrumda değil, sınava girmek isteyen sensin diyor yani.

Kafam girsin böyle sisteme. Tek yaşayan biri olsan, ev anahtarını götüne sokacan heralde.

abi ayakkabıya saklarsın da, niye bir yerimize bir şey saklamak zorunda kalıyoruz ya? niye böyle saçma bir kural var delmeden sınava giremediğimiz? hem o ayakkabıya sakladığın şey sınav boyunca dikkatini dağıtır adamın. aklın sürekli oraya kayar. batar, sinir eder.

bir de şöyle bir şey var buna da bakın: www.eksiduyuru.com

sikindirik ehliyet sınavında bile alamıyorsun anahtarını yanına.

elinde dursun ya, oraya bakmıyorlar. kıyafetinin kolunuda avucuna kadar çekerek kamufle et anahtarı. ya da zarfın içerisine koy, orayada bakmıyorlar. anahtar dediğin ufacık bi şey, ben geçen koca meşaleyi soktum maça.

lastiğin iç tarafına koyun. bişey olmuyo. geçen sene iki lys bir ygsye girdim öyle :)

kadınsan sütyeninin içine koyabilirsin, rahatlıkla geçiyorsun öyle. (ben sadece kumandayı yanıma alıyorum anahtar batmasın diye, anahtarı arabanın içinde bırakıyorum.)

kulak arkalarını, pantalon ceplerini, kemer hizasını ve bilekleri kontrol ediyorlar sadece. kağıt para zaten serbest.

köşedeki simitçiden simit alman kılavuza göre yasak değil.

gobit yap götür panpa.

mangal bile yaparsın.Türkçe testi bitti at bir şiş..dik rakıyı kafaya oyeaah.

simit midendeyse evet, elindeyse hayır.

Hayır.

Ekmegin arasina ne konacagina bagli. Salam sucuk yasak misal.

kanada

(git: 336434)

minimalist ve faydacı bir adam olarak:

eski libya bayrağı vardı. sade ve sadece yemyeşil.

bit.ly

düşünsenize, tek renk, desen yok o yok bu yok. basit sade anlaşılır... tören var bayrak mı yok? getir masa örtüsünü hemen...

(bkz: libya bayrağı)

nazar değdi, kaddafi devrildi, bayrak değişti.

en.wikipedia.org

yazık oldu.

arnavutluk,brezilya,kanada,isviçre.türkiye ve isveç bayrakları
klüp bayraklarında ise m.city,roma,lazio,marsilya
aklıma gelenler

bir de geometri dersi gibi moğol bayragı:

www.olstars.com

bir de kaplan gibi bir sey vardı bangladeş olabilir o iyiydi.

kimse yapmamış ben yapayım:
tabiki türkiye. hohohoohhh :P

güney kore. şimdi baktımda kuzey kore bayrağı da güzelmiş.

amerika.

japonya.

bayrağın hası japonyada , insanın kamikaze yapası geliyo la o derece !

karadağ - montenegro

trinidad tobago

amerika birlesik devletleri

tabii ki de nepal. dikdörtgen olmayan tek bayrak:

www.cia.gov

şunları da beğenirim:

Galler bayrağı. ejderhası hoş duruyor:
www.thingimijigs.co.uk

Bhutan bayrağı. ejderha ve renkler hoş. ülkeyi de severim.
www.flags.net

Guam bayrağı. Tropikal sahil çağrışımı hoş:
www.symbols.net

bir de eskiden varolmuş şu devletin bayrağı ilginç baya :)
en.wikipedia.org

not: tabii Türkiye ve Kanada bayraklarının kalbimde ayrı bir yeri var.

www.mostinterestingfacts.com

www.cracked.com

tripod diye bir şey var, o kadar dardaysanız 30-40 liraya işinizi görecek bir şey alırsınız.

en kötü ihtimalle telefonunuzla yonja pozu yakalayabilirsiniz.

hayır niye darda olayım ki?
basit bir merak benimkisi işte o fotoğrafımı çek muhabbeti nasıl gelişiyor?

O kadar enteresan veya açıklamaya ihtiyaç duyan bir muhabbet değil. Fotoğraf makinesini veya telefonu uzatır "ya bi fotoğrafımı çeksene" dersiniz, biter. İlla da sebep açıklamak zorunda hissederseniz "Facebook'a koyucam", "internet ortamında sağa sola verebileceğim fotoğrafım yokmuş" hatta "karıya kıza yolliycam, sana ne ya ehueheh" diyebilirsiniz.

Fotoğrafın çılgınlığı tamamen sizin kendinizi nasıl göstermek istediğiniz, nasıl hissettiğinizle alakalı. Şöyle olmalı, böyle poz vermeli gibi bir şey yok.

panpa o yalnız başına enteresan pozlar verenleri ben de merak etmiyor değilim. adam oturmuş bir yerde göğe bakarken fotoğrafı var. kim çekmiş neden çekmiş belli değil ama tam profillik :)

arkadaş gruplarında her gittikleri yerde fotoğraf çekmek isteyen tipler olur. onlar çekerken sırnaş oralara fotoğraf çıkar bi tane. başlangıç için idare edersin. sonra zamanla çoğalır fotoların içlerinden seçersin.

facebook devlet dairesi değil ki sizden girişte 6 fotoğraf, ikametgah istesin. fotoğrafınız yoksa herhangi bir resim koyun. sosyal ortamlarda bulundukça başkaları sizi fotoğraflara tagleyecektir, ileride onlardan birini seçersiniz. olmazsa kendi kendinizi çekin, ayıplamaz kimse merak etmeyin.

@anonim yazar +1

resimsiz de girebilirsiniz veya begendiginiz bir karakter falan varsa onu koyabilirsiniz. ben success kid kullaniyorum mesela bu aralar.

yaz geliyor, kısası makbuldür.

kısa +1
ben de almayı planlıyorum hatta.

kısası makbüldür,güzeldir,caizdir. Ama tabi renkte önemli.

eğer bez ise siyahı güzel değil bence

şimdi kısa alacaksın çorapların görünecek, çorap giymesen leş gibi kokar o ayakkabı.
bence uzunu makbul.

Kısa ve deri.

bence uzun. kısa converse benim gözüme palet gibi görünüyor hep.

vallahi bir belgesel izlemiştim, adamların motorlar akdenizin üzerinde duruyor. bunlar da tunustan italya'ya mı ne gidecekler. işte iyi kontrol edilirse 75 dakika kadar havada mı kalıyormuş ne ya da 75 km miydi öyle bir şeydi işte.

c sikki rullzzz...

motorlari calismayan bir ucagin irtifasina bagli olarak kilometrelerce mesafe alabildigini izlemistim.

(bkz: kaza raporu)

eylemsizlik prensibinden dolayi bi sure daha gider, hizi yeterliyse inis yapabilir.

şöyle bir durum var. senin bahsetmiş olduğun olayda uçak inişte oluyor. yani sanal hayvan'ın dediği gibi yüksekte seyir halinde değil, burnu aşağıya doğru uçağın. bu nedenle %80 uçağı tekrar kaldırabilecek bir motor gücü olmadığından uçak çakılacaktır.

edit: beyler adam 200-300 metre diyor yahu insaf. bir uçak 200-300 metre mesafeyi zaten ne kadar sürede alıyor ki. anında çakılacaktır uçak.

düşecek olsa bile mümkün mertebe binalara çarpmadan düşmeye çalışır. sen içini ferah tut :))

havacılıkta tüm motorları arızalı halde inen uçaklar var. yeterince irtifası varsa ve yeterince hızlıysa her uçak sorunsuz inebilir. öyle tuğla gibi düşmez yani.

ancak, o piste yaklaşılan son saniyelerde her şey çok hassas. hız ve güç öyle ayarlanıyor ki kanatlar uçağı havada tutacak kadar kaldırmayı ucu ucuna üretiyor. bu esnada yaşanan bir güç kaybında uçak gerçekten tuğla gibi düşer.

bonus: tüm motorlar durunca elektrik üretimi de duracağından hidrolikler de çalışmayacağından uçak düşmese bile gerçekten tuğlaya dönüşüyor. otoyolda giderken kontak kapattığınızı düşünün.

özet geç: o anda kapanan motorlarla o uçak %90 piste ulaşamaz.

hidroliğinde ve elektirik devrelerinde bir sorun yoksa düşmeden inme ihtimali var.

dostum bence hemen taşının o evden. bak söyledi dersin buraya yazıyorum.

@surgan 200-300 metre çok uzak değil ki? Yani Sinan Erdem spor salonundan Havaalanına tekerlek değmesi taş çatlasa 2-3 dakika sürer. o da hani benim uydurmam belki daha da kısa. Dolayısıyla burnu aşşağıda da olsa zaten inişe geçtiğinden dolayı burnu dikleştirmesine gerek yok. Anında STALL konumuna da düşemeyeceğine göre dediğin olmadı sanki? ha dersen ki pisti pas geçip burnu kaldırması gerekirse o zaman çakılır. Tamam dediğin doğru olur ozaman diyip çok kesin konuşmuşum ama olabilir o zaman demem lazımdı. İfademi daha bi düzgün hale geitiriyorum bu editle.

ben sana söyleyeyim. o uçak düşer. ev kaç metrekareydi?

uçaklar oyle dediğin gibi kontak fln kapatmaz,boşa atıp peygamber vitesiyle gitmezler.rahat ol, eğer bir arıza olup irtifa kaybedip uçak düşerse ve sizin eve orta katlardan girer ayrıca düşen uçağın yolcu kapasitesi yüksekse zaten noluyo lan demeden sonuszluğa yelken açmış olacaksın, rahat ol...

Patlama veya çarpışma gibi bir sebeple uçağın aerodinamik yapısı bozulmadıkça kolay kolay burun üstü, kuyruk üstü, yanlamasına vs. yere çakılmaz bugünün uçakları. Fakat kaldırma kuvveti için gereken hava hızını ancak süratle irtifa kaybederek bulabilecektir. İtiş gücünü kaybetmiş olsa da belki yeterince kısa mesafede pistin başını tutturabilir. Ancak yolcu uçakları yavaşlamak için de motorlarını kullandığından pist bitmeden durması pek mümkün olmasa gerek. Havacı olmadığımdan uçak sistemlerini çok detaylı bilmiyorum, eğer motorları durdurmak uçağın hidrolik sistemlerini de çalışmaz (veya yeterli kuvveti uygulayamaz) hale getirir de kontrol tamamen kaybolursa özellikle yerle temas ve sonrası felaket olabilir. En iyi ihtimalle bile "öyle ya da böyle iner"den daha iyi bir son göremiyorum.

Ek: Bu arada ben "yere 200-300 metre", yani irtifa olarak anlamıştım.

valla onu bunu bilmemde istatistiki olarak uçaklar en çok inişte ve kalkışta düşüyor,balkonu pimapenle kapattıysan sıkıntı var,taşın!

Panpalar ben duserse vay aman napariz demiyorum. Sadece olabilir mi diyorum? Girerse eve hosgeldin diycez ne diycez gelen misafir kovulmaz ama aklima takildi acaba piste ulasabilir mi diye

açılın ben uçak mühendisiyim. bişey olmaz hacı korkma pilot çıldırıp kontağı kapatıp, uçağın burnunu dümdüz öne eğip çakılmaya çalışsa bile uçak izin vermez herşeyden önce. ayrıca 200-300 metrede gerekli liftle dediğin yerleri kanadın kendi liftiyle geçip piste olmasa bile piste yakın bir yere inebilir. sorun yok yani

uçağına göre değişir. yalnız uçaklar inişe geçerken burun aşağı doğru olmaz, hızı düşük olduğu için alçalır. havayolu uçağı gibi ağır ve menevra kabiliyeti düşük bir uçaksa eğer, iniş anında, heleki son 200 metre kadar yakın mesafede uçak olabilecek en düşük hızdadır, motor kapatılırsa celeron 300a'nın dediği gibi olur, serbest düşme şeklinde düşüş olur.
motor arızası yüksek irtifada olmuş olsaydı, uçağın hafifçe burnu indirerek havada durup ilerlemeye yetecek kadar hız kazanması sağlanıp, havaalanında piste acil iniş protokollerinin(köpük falan) uygulanmasını sağlayıp uçağı sertte olsa güvenli şekilde indirme ihtimali çok yüksek.

200-300 metre bir ucak icin cok kisa. bir a320 37 metreymis mesela. ucak pistin hemen ucuna inmiyor, yani pist kisaysa falan pistin baslarinda teker koymaya calisacaktir ama ahl'ninkiler 3km civarinda, kuru bir havada a320 tipinde bir ucak belki yarisini ancak kullaniyordur. yani o kadar kisa bir mesafede bir sikinti olmaz. ama ornegin, british airways'in bir 777sinin, touchdown'a 3.2 km kala motorlarinin durmuslugu var. piste 270 metre kala cimenlere inmis ucak. asagidaki linkte detaylari var. o dana gibi ucak bile inise o kadar yakinken takatsiz kalmis ama o kadar ucmus. eylemsizlik sebebiyle bir sure havada kalacaktir tabi ama inis esnasinda hiz oldukca azaliyor, stall'e girmemek icin de bir hizinin olmasi gerekiyor, iste oradaki kinetik ve potansiyel enerjiyi optimum seviyede kullanmak lazim. pistler etrafindaki yerlesimin belirli standartlari var. yani bu tip acil durumlar da dusunulup standartlastirilmistir. takatsiz kalan bir ucagin evlerin ustune inmesi pek mumkun degil, zaten biri de demis ya o dusecek olsa da evlerin ustune inmez diye, kendine duz bir alan arar ne biliyim. yani cevabim C. hey allam ne yazdim gece gece.

linki vermemisim ayol hic te soylemiyorsunuz:

en.wikipedia.org

@ruh benim eaas merak ettigimde bu. Sahip oldugu hiz serbest dususte onu piste ulastirirmi ya da indirebilirni bir sekilde. Yani yolcular kurtulurmu yoksa schipol havaalaninda dusen thy ucagi gibi stall konumuna geciP göbekleme yere mi cakilir?

Celerin 300 a, yanlışın var.
Uçağın benzini bitse tüm motorları dursa,
Hidrolik için alttan rüzgar Gül'ü açılır. Hidroligi ve kontrolü saglar. Planor misali süzülür havada
İniş takımları havada agirligiyla kendisi açılacak sekilde tasarlanmistir.
Hayatı önem taşıyan elektronik sistemler Aku ile desteklenmistir
Yani tuğlaya dönüşmez.
Edit: iniş risklidir, direk stall durumuna geçebilir de aynı zamanda, hız yetersiz falan

yeni nesil uçaklar aerodinamik yapıları sayesinde, uygun kontrol edildikleri sürece süzülebiliyorlar, tabi bu mesafe düzgün kontrole, rüzgara, yağışa, hava sıcaklığına bağlı olarak değişebiliyor. mesela bir airbus a330 50-500 km arası süzülebilir.

arden v2'ya ek:

kontrol zorlasir ama dedigi gibi kaybolmaz. ornekleri de vardir, hikayeleri okunursa air canada'nin bir 767"si (nami deger gimli glider) ve air transat'in bir a330'unun okyanus uzerinde motorlarinin durma hikayesi vardir, oralarda anlatilir motorlardan gelen hidrolik gucun kesilmesinden dolayi kontrolun zorlastigindan. ama kaybolmaz kontrol. zaten havacilikta basa gelebilecek en olumcul olaylar kontrol'un kaybolmasindan kaynaklanir herhalde, motorlarin durmasindan daha kotudur.

@arden v2
hidrolik derken uçağa itkiyi veren sistemlerden bahsediyoruz demi?
rüzgar gülü olayını ilk defa duyuyorum da benim bildiğim uçağın arkasında apu olur onlar da sadece bazı uçaklarda kullanılabilir güç sağlamak için :

en.wikipedia.org

bunun dışında rüzgar gülü tarzı birşey yok bildiğim kadarıyla ?

uçak mühendisi değilim, pilot değilim, simülasyon deneyimime dayanarak söylüyorum, flapler açıldıktan sonra uçağın son birkaç yüz metredeki hızı stall'a girmeye çok yakındır, motorların tamamı durursa uçağı planör gibi uçuracak ne hız ne de zaman olacağını sanmam. serbest düşme formülünden 300m den 7,8 saniyede düştüğüne göre, flaplerin kapanması uçağı düzeltmeye çalışmak falan, belki çok iyi pilotlar direk çakılmadan biraz daha ileri doğru giderek, uçağa zarar vererek çok da güvenli olmayan iniş yapabilir. yamulmuyorsam amsterdamda düşen thy uçağıda 150-200 metre kala gazın kesilmesi yüzünden çakılmıştı. pilotlar sert inişten dolayı iniş takımlarının kabine girmesi sonucu ölmüşlerdi.

bu arada amsterdam'da ki thy kazasında pilotlar yere 300-400 metre kala altimetre'nin bozuk olduğunu farkediyorlar. ancak uçak inişte auto-throttle'da olduğu için full gaz vermelerine rağmen motorlar komutu almıyor.

yani amsterdam'da 300 metre kala o kaza eğer uçak auto throttle'da olmasaydı önlenebilirdi.

@şaman zaten soruda motorların kapandığı durumu sormuş, aynı durum yani.

@ruh
tamam bende onu diyorum yani işte o kaza önlenebilirdi. eğer o kazadaki uçak 787 değil de a320 olsaydı o kaza olmazdı. çok zor bi ihtimal yani demek istediğim arkadaşın evine uçak çarpması.

PANPİŞLER konu bizim eve uçak çarpması ya da çarpmaması değil o kısmı troll sorusu olmadığını göstermek içindi siz çok yanlış yere takıldınız ya.

Ben sadece merak ediyorum. Yazdığım 200-300 metrelik verilerde sallamasyon. Sadece bu pilot çılgın bi amcamız olsun fantazi peşinde koşsun ve giderken eşşek kadar A385Boeing737 nin motorları kapatsın. Bir nevi kontak kapatsın yani iniş durumunda. Uçak o hızla,ivmeyle sağ salim iner mi yoksa düşer mi? tam olarka sorum bu. Eve girip girmemesine takılmayın boşverin onu siz.

amsterdam'daki düşmüş işte.

asmterdam'da ki o yüzden düşmedi. amsterdam'da ki altimetre sorunundan dolay oto pilot un uçağın düştüğü yeri pist başı sandığı için düştü. pilotlar ellerinden geleni yapmalarına rağmen kurtaramadılar. onun konumuzla direk bir ilgisi yok.

200-300 mt kala motor dursa bile hava koşulları ağır değilse uçak düzgünce iniş yapabilir. sıkıntı olmaz.

uçağın kanat yapısından dolayı süzülür bir süre.

kanatları açık fakat kanat çırpmadan havada süzülen kuşları aklına getir. uçakta o kuşlar gibi süzülerek inebilir.

2009'da biritish airways'in londra kazası tam tarif ettiğin gibi gerçekleşmişti, bunu söyleyen nasıl çıkmamış hayret.

boeing 777'nin tek kazasıdır bu. inmek üzereyken, motor güç arttırma komutuna yanıt vermiyor ve uçak pistin hemen önüne çakılıyor. pilot son anda flaplarla bir hamle yapmasa pistin hemen önündeki eve çakılacak. espri değil. şans eseri ölen olmuyor.

en.wikipedia.org

air crash investigation seversen incelemesi de şurda : www.youtube.com

iniş sırasında motorun kapanması sıkıntı olur yani. arkadaşlar zaten anlatmış gökyüzünde düz uçuş sırasında olursa iniş yapabilir diye ama, 200-300 metre kala sakat.

fikri de söylersen zamanı olan biri yapabilir.
hatta belki ben bile yapardım ufak bir şeyse.

bana ulaş. yapabileceğim bir şey ise yapiim.

çünkü irade diye bir şey var.

kader senin alnına yazılmıyor arkadaşım allahın sıfatlarından biri olan her şeyi bilmek(geçmiş,gelecek)ten geçer bunun aslı yani allah senin ne yapacağını biliyor önceden. akıl almıyor fazla düşününce ama sende irade var ve yaptıktan sonrasına kadar ne yapacağını ya da yaşayacağını bilemiyorsun iradenle seçiyorsun yolunu. bende sana bir örnek veriyorum; 3 şeritli bir yol sen tam ortadasın sağ bozuk yol,sol jilet gibi ortadan nereye sapacağın iradenin elinde ve ne yapacağını bilen bir yüce güç var olay bu...

bu intihardan ziyade kaderle ilgili mesele. islamda kader diye bir aratsanız zaten milyonlarca yazı bulabilirsiniz. değişik itikadi mezhepler var. islam'ı eleştirenlerin görüşleri var. islam tarihindeki en tartışmalı mevzu belki de imani olarak.

bildiğim kadarıyla, şöyle düşün;

sen 20 haziran 2012 tarihinde öyle veya böyle bir şekilde öleceksin.
20 haziran'a kadar çeşitli şeylerle sınanıyorsun mutluluk,üzüntü vs..
ve bir şeye üzülüp, mutlu olmayı belirleyen kişi sensin.

Örneğin bekarsın ve kadınsın. Allah sana evlilik dışı bir evlat nasip ediyor. Sen buna üzülüp, dert edipi isyan etmek ve 20 haziranda intihar etmek senin elinde olduğu gibi. Mutlu ve hayırlısı şeklinde karşılayıp 20 Haziranda trafik kazasında veya düşük yaparak (sallıyorum) ölmek de senin elinde.

Yani her şey tamamen senin tercihine kalmış durumda. Allah senin ne yapacağını ve nasıl öleceğini biliyor ama iradeyi tamamen sana bırakıyor. Tercihi tamamen sana bırakıyor.

Yani dünya üzerinde bi kukla gibi, oyuncak gibi dolaşmıyoruz.

Umarım açıklayabilmişimdir.

Kur'an da kendini öldürme ve intiharla ilgili belirli bir ayet olmaması gariptir ki buna rağmen direkt cehennemlik diye bir efsane dolaşır bu konuda.
Ha biri çıkıp Nisa 29 der ise hemen yorum konusuna sığınıp şu diyanet mealini veririm;
"Ey İnananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yeyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder."
Yaşar Nuri çevirisi ise
"Ey inananlar! Mallarınızı aranızda batıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz Allah, size karşı çok merhametlidir."
Yani burada bana göre önceki şartlar ile fiziksel öldürmekten çok ziyana sapıp mahvetmek anlamı vardır ama yine de kendinizi öldürmeyin desek bile tek cümlelik bir yasak nasıl böyle büyük bir günah olarak dile gelmekte denilebilir o konu da şurada gizli(Nisa 93);
"Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır."
Burada intihar eden kişinin müslüman olmasından dolayı kendini öldürmesinin de mümini öldürmesi anlamına geliyor olması sebebiyle intihar ebedi cehennem cezasına denk görülür.

Kader konusu ise bilinmesi veya tespit edilmesi sorumluluktan çıkarmaz bu mantıkla her günahı bir şekilde işletmeme gücü de var Allah'ın yani onu vurmamı istemeseydi vurmazdım o da suçlu demek biraz derin bir konuya gidiyor yapılmamalı.

İslam inancına göre bu beden, bu ruh sana Allah tarafından emanet olarak verilmiştir. İster inan ister inanma burası sana kalmış elbette ama hükmedici, efendin Allah. Yani O'na itaat etmeni istiyor kayıtsız şartsız. Sana vermiş olduğu emaneti sen bir bakıma kabul etmiyorsun, istemiyorsun intihar ederek. Bu açıdan da düşünecek olursak hoş karşılanmıyor. Allah, tanrı mutlak itaat bekliyor kullarından...

@bir kac yazar once
şu tamamen bırakma kısmı biraz şüpheli, irade-i cüz'iye irade-i külliye mevzusu var sonuçta yani sen niyet etsen bile külli iradenin olur vermesi gerekiyor bir yerde eylemlere teşebbüsümüz bize bağlı fakat eylemin oluru için yukarıdan bir razılık gerek.
ve ezeli bilgi de belki yok, kendini öldüreceksen levh-i mahfuz'da kendini şu gün şu saatte öldürecek yazıyor ama bu oraya yapalım diye yazılmıyor yapacağımız için yazılıyor

sana şunu söyleyeyim: değil buradaki insanlar hiçbir islam alimi bunun cevabını bilmiyor. bir bilinmeze inanıyoruz. insanın iradesinin güdümlü olması ihtimalinden tut allahın bizim beynimizi o kader ilmiyle yaratması vs. bunların hepsini düşününce bir çıkmaza giriyorsun. şuan bunu yaşıyorum.

insanın iradesi var diyen arkadaşlara gelsin. bir satranç oyunundaki computerında çoklu seçme şansı var ama yazılan algoritma üzerine

allahın ilminden diyenlere gelsin. allah bizim cennete cehenneme gireceğimizi daha bizim ruhumuzu aklımızı irademizi yaratmadan önce biliyordu. yani insanın esamesi okunmazken allah bizim kaderimzi biliyordu. e allah kendini yalancı çıkartmamak için sonucu belli olan birşey üzerine kaderimizi tayin etti o halde. ozaman o irademiz o doğrultuda ilerledi.

@neysene
Konu derin doğrudur, bu yaratılış konusunda çoook çeşitli söylemler var mesela biliyordu fakat biz de görelim orayı hakedeceğimizi diye yaşıyoruz diyenler vs
Kader konusunda kaderin "sadece bilgi" olması oldukça popüler bir görüş son zamanlarda bundan 100 sene önce üzerinde mecburen yürüdüğümüz bir yol denirdi. Yani temelinde önceden çizilmiş bir yolda yolu görmeden yürüyoruz gibi amma senin de değinmek istediğin bir mevzu ortamı çok karıştırıyor mesela "ben dilemezsem siz dileyemezsiniz" gibi veya mühürlenmiş kalpler mevzusu, hayyum kayyum durumu Allah müdahaleden aciz olmadığı gibi mudahil olmaktan da çekinmiyor İslam inancına göre yani düşününce özellikle elimizde olamayan sebeplerden ötürü kötü durumda olmamızda Allah'ı suçlamamak mantığa aykırı hale geliyor ha bu noktada yok efenim sınavmış gibi bir savunu dile geliyor ki adalet olgusunu sarsıyor o zaman bu görüş çünkü biz zaten olaydan 1500 sene sonra yaşıyoruz e inanmaya çalışırken o dönem peygamberi gören birinden ve 1500 yılın yozlaştırılmış görüşleriyle dezavantajlı durumdayız bu noktada "dua edene icabet ederim"i bilip dua ile bir şey elde edememe kısmı kafayı allak bullak edebiliyor.
Velhasıl kelam bunca alime bilgiye rağmen din hala dogma ne kadar kendimizi kandırabiliyorsak o kadar inançlı olabiliyoruz mantık ise tersine işliyor çoğu zaman.

@cigerdelen
Doğru bir şey ama dediğin gibi engelleme ihtimali baki
""ben şunu yapmak istiyorum, yapabilecek iradem ve gücüm de var, yapıcam" dediğin anda zaten irade-i külliyyenin iznini almış oluyorsun"
kısmı ise hani derler ya nasip değilmiş diye o hikaye, kısaca bazen ne kadar olur gibi gelse de olmaz veya ne kadar olmaz gibi gelse de olur, niyet etmemiz yapabilecek olmamız yapacağımız anlamında değil yani su içmeye giderken kalp krizi geçirmek vb gibi çok kolay bir işte bile nasip olmama ihtimali baki
Ayrıca zaten intihar teşebbüslerinin başarı oranı çok düşük aslında ilaçla neredeyse imkansız gibi kendini başından vurup yaşayanlar, köprüden atlayıp montun paraşüt etkisiyle kurtulanlar vs vs biz eyleme niyet ediyoruz gerisi inşallah kelimesinde gizli bu yüzden kur'an da illa yapacağım demeyin inşallah yapacağım deyin tavsiyesi bulunmakta.

@cigerdelen
İntiharın günah olmasını engellemiyor evet ama intiharın başarılı olmayan kullara ikinci bir şans vermiş olması vermediklerine haksızlık olmuyor mu? sorusunu da beraberinde getiriyor ki bu konuda da eğer o intihar edebilen kişi yaşasa idi bile günahkar olacaktı şans vermek gerekmezdi cevabı geliyor tıpkı kalbi mühürlenenlerin mühürlenmese bile inanmayacağı söylendiği gibi.

Ayrıca intiharla ilgili bir konuda sağlıklı(zihnen) birinin bunu yapabilmesinin imkansıza yakın olduğu ki bu sebeple çoğu intihar akıllılık halinde gerçekleşmez günahtan muaftır denilir.

Kul hakkı kısmı ise yine benim bilgim ve görüşüme göre hurafe, şefaat yalnız Allah'ın olduğu ve Her(buranın altı çizili:) günahın tövbe ile affedilebileceği söylenirken kul hakkının günahının hakkı yenen kulun şefaatinde olmasından ziyade Allah'ın adalet olgusuyla o kulun hakkını koruyacak olması fikri daha islami, sonuçta beşer hırs, kin gibi özelliklere mazhar ve her şeyi bilme gibi bir ilmi yok bu sebeple hakkını yiyenin ne kadar vicdani rahatsızlık yaşadığını veya yaşamadığını ve hatta ne kadar hakkını yediğini bilme gibi bir durumu da yok yani ben patronum bir çalışanımın hakkını yiyiyorum 300-400TL gibi sonra pişman oluyorum adamı bulamıyorum gidip bu hatta fazlası miktarda hayır işliyorum tövbe ediyorum vs ölüyoruz sorgulama da bu işçi geliyor işte diyorlar durum böyle böyle e adam inatçı banane diyor helal etmiyorum o zaman cehenneme mi gideceğim 300-400TL için hem de pişman olup fazlasını harcadığım halde? Veya tam tersi ben birinin hakkını yedim pişmanda olmadım fakat bu kişi anlamsız bir biçimde beni seviyor ve hakkını helal ediyor bu durumda bu hak yemişliğim yanıma mı kalacak? Yani kul hakkı günahtır fakat affı Allah'a aittir helal edilmesinden ziyade.

Not: Yaşar Nuri mode on'a bağladım başlık sayesinde içimde vardıysaydı demekki :)

islam'da en tartışmalı - hassas konuların başında kader vardır.

hatta, iman mezheplerinde de bu fark var.

lise yıllarımda bende kendimce kafa yordum. sonuçta ben 20 haziran'da zevk için osman'ı öldürüyorsam:

eldeki veriler:

- allah bunu zaten önceden biliyordu.
- benim bunun için iradem vardı.
- bu iradeyi yaratan Allah'tır.
- "Allah sadece yarattı o iradeyi sen kullan" e iyi de o iradenin dağ gibi taş gibi veya zayıf olması da Allah'ın yaratması ile oldu? Kaldı ki herkesin de iradesi farklı. Niyazi gofrete sabredemez 150 kilo olur ama asla sigara içmez ama Munir gofrete karşı durur da her gece içki içer.
- "e allah seni ikaz etti ama" e işte o ikazları aldırmayan ve osman'ı zevk için öldüren ben de Allah tarafından yaratıldım.

- yani diyeceğim, karaciğerimin en köşedeki hücresinin mitokondrisindeki karbonun protonunun şu anki dairesel ivmesini bilen Allah, her şeyi yaratan Allah, önüme koyan Allah...

- malzeme bilgisi gibi işte. mesela, bakır 200 derecede eğilir, çelik 1000 derece. ben bakıra "iradeli olsana 1000 derecede eğil" nasıl diyeyim?

- "eee sen de kendi iradeni geliştir ama" bana irademi ne kadar geliştirip geliştiremeyeceğimin yeteneği de Allah tarafından verildi. diyorum ya Allah'ın bilmediği yok ki.

- Allah ASLA VE ASLA "dur bakalım bizim truvaiti 20 haziran'da osman'a ne yapacak ona göre yazalım sevabını" demiyor ki?

- Bana kalsa ayrıca Allah'ın tüm bu tavrını kendisine hiç yakıştıramıyorum. 50milyon ışık yılı uzaklıktan gelen ışık hüzmeleri, gezegenler var... O sonsuz çarpı sonsuz çarpı (sonsuz kez...) evreni sıfır saniyede yarat (dünya güneşin milyonda biri, güneşin de milyon katı yıldızlar var ve daha bulduğumuz şey sıfır...) sonra da kalk benimle uğraş kalk benim ateşlere at. tüm bunları da kendisine taptırmak için yap, kendi gururunu - enaniyetini yükselt. e tamam her şeyi benim iyiliğim için yapıyorsun namaz huzur oruç sıhhat zekat sosyal adalet demek de

tüm bu tantanaya ne gerek var? hoop, yarat cenneti takılalım orada tüm bu stres bu gerginlik falan. nijerya'da hırsızlık için canlı yakılan bir adam videosu var 30 saniye sürüyor insanın içi titriyor. bunu neden bana sonsuz kez sonsuz kez reva görüyorsun? yakışıyor mu bunlar sana? sen allah'sın yahu koca sonsuz sınırsız allahsın, 0 saniyede sonsuz evrenin içinde sonsuz evrenin içinde sonsuz evreni yaratır yok edersin.

böyle düşününce kafam çok karışıyor işte. ha birisi bana gelecekse de "eee ama allah sana akıl fikir irade verdi" diye gelmesin. işte onların da sınırını kullanma yüzdesini yine bana allah verdi.

Lisede Ateizm'e özenen gençlerin soruları bunlar. "Yapacağımız şeyler biliniyorsa neden yaşıyoruz? neden günah"vs..

(Yüksek bir zeka isteyen soru değil, senden önce muhtemelen 13 milyar kez sorulmuştur)

Çok basitçe söyleyeyim; günaha gireceğin biliniyor. O zaman neden yaşıyoruz da direkt cennete cehenneme gitmiyoruz? E günaha sevaba girmeden neden cennete cehenneme giresin?

(Bundan sonra gelebilecek sorunu da tahmin edip şunu da ekliyorum;

Bir de zaten Allah katında "zaman" diye bir kavram da yok. Ruhlarımızın biat ettiği anla, yeniden diriltileceğimiz an aslında aynı an.)

@lazor:

"ehe ehe ehehe bu soru lise sorusu zeka istemez ki"

tutumunu çiğ ve sığ olmana bağlıyorum.

ben de "üstün zeka ister bakın benden önce kimse düşünemedi siz bir şey dicem aklınızı yitireceksiniz" edası ile söylemedim zaten. benimkiler liseli sorusu da, senin izahlar da pek ötesi değil be canım.

-----

bundan sonra hangi soru geleceği belli zaten:

ben onu da yazdım işte... benim cennete mi gideceğim cehenneme mi gideceğim her şey belli işte. bu tantanaya ne gerek var? allah sırf kendisine taptırmak kendisini daha iyi hissetmek bizi denemek iyiyi ortaya çıkarmak için bunları yaratıyor... ne gerek vardı bu tantanalara?

bu konulardaki çoğu "klasik" izahları okudum "zamanında"... cümleler belli kalıplar belli. iman eden eder, etmeyen etmez ama ortada pek bir mantıklı izah yok.

ben de senin klasik cevabını yazıyım:

"eee arkadaşım zaten iman dediğinde azıcık açık kapı olacak ki, iman edenin değeri olsun..."

ben de bunu anlamıyorum. değer meğer irade ölçmeler falan filan. ne gerek vardı bunlara?

allah neden yarattı bizi? kendisine taptıracak canlılar olsun diye... işin özü bu. hatta meleklerle diyalog vardır da melekler insanın bozgun çıkaracağını söyler de falan filan...

bit.ly
bit.ly

biliyorum bunları canım benim. bana anlamsız geliyor işte tüm bu tantana.

"Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder. "

"Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir."

"İbadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor."

koca Allah'a yakışıyor mu bunlar? sonsuz evreni yarat sonra da benimle boğuş.

bırak kaderin mantığını, ben "tüm olay"ı ilginç buluyorum.

üniversite sınavı var çünkü devletin imkanları kısıtlı, iş kollarının imkanları kısıtlı vs vs vs. ülkede 1milyon doktora ihtiyaç da yok, onları okutmak da imkansız.

sınavın olduğu her yerde imkan var kısıtlılık var, eleme var.

ama allah, sonsuz üstü sonsuz imkanlara sahip olan allahın bu istekleri bana ilginç geliyor.

ki hadiste de var bu.

bir gün sahabe peygamber efendimize "allah nerededir" "e onu kim yaratmıştır" gibi şeyler sorar.

peygameber efendimiz de sahabeye (tövbe yahu):

"bunlar kaç milyar kez soruldu olm, çok zeka isteyen sorular değil, bunlar liseli sorusu, daha da ardından neler gelicek biliyorum ben"

DEMEK YERİNE mutlu olur, soruları yanıtlar, sahabenin "gerçek" imana yaklaştığını fark eder.

keşke ben de o zaman yaşasaydım da sorabilseydim bu soruları.

intihar eden kişi tüm dinlerce lanetlenir çünkü etrafındaki onu seven insanların ruhunda, beyninde çok feci acılar yaralar açar. bu da hayatta kalan diğer insanların yaşam adaptasyonlarını bozar. diğer insanların yaşama dair bozulan motivasyonları onların aldıkları kararlarda (kader de diyebiliriz) ultra etkili olur. insanlar birbirlerine görünmez zincirlerle (duygusal bağlar) bağlıdır. intihar eden kişi o zinciri bir yerinden "kendi isteğiyle" "gibi" görünerek kırıyordur. bir canlının yaşama ölümle hükmedebilmesi bir başkaldırı olarak görünür ve kutsal kitaplarda "yaradana karşı gelme" olarak yorumlanarak olumlu örnek teşkil etmesi engellenir. hiçbir din insan ırkının devamı (zincirin devamı) açısından intihar olayının normalleştirilerek kabulunu savunmaz.
kur'an'da "kaza şer ve ölüm allahtandır" ayetiyle ölümün şekline bakılmaksızın allah tarafından olduğu yazılıdır. sonrasında yukarda söylediğim nedenlerle intiharın ayrı bir kategoride ele alınmış olması (o kısımları okumadım) gayet mümkün.

peki ben bise anlamiyorum. diyelim bogaz koprusunden iki kisi atladi . biri oldu , digeri montu parasut oldu yan yatti camura batti bise oldu kurtuldu / e biri intihar etmis oluyor yani bir cok dine gore cehennemlik , ama oburu intihar etmemis sadee basarisiz bi tesebbus gerceklestirmis oluyor . sonradan pisman oluyor tovbe ediyor vs . e ama ikisi de ayni seye niyetlenmis ? birinin eceli gelmis birinin gelmemis . eceli gelene yazikd egil mi o zaman/iste bi adama ates etmek gibi . kimi ates ediyor adam oluyor , kimi de ates ediyor olmuyor karsisindaki . biri katil oluyor digeri olmuyor . acayip isler bunlar.

@waterhardeningsteel
biz bunları hep kitaplarımızda yazdık(:
"İntiharın günah olmasını engellemiyor evet ama intiharın başarılı olmayan kullara ikinci bir şans vermiş olması vermediklerine haksızlık olmuyor mu? sorusunu da beraberinde getiriyor ki bu konuda da eğer o intihar edebilen kişi yaşasa idi bile günahkar olacaktı şans vermek gerekmezdi cevabı geliyor tıpkı kalbi mühürlenenlerin mühürlenmese bile inanmayacağı söylendiği gibi."

İzahlarım lise ötesi değil çünkü bu konu milyarlarca defa konuşuldu ve bir o kadar da cevap verildi buna..

En temizi, gidince kendisine sorarsın biraz sabret..

Kader;yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.

Güzergah bellidir.

Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.

Öyleyse,

ne hayatın hakimisin,

ne de hayat karşısında çaresiz !

(Hz. Şemş-i Tebrizi )

en güzeli bence o.

ıspanaklı ve peynirliden sonra 3.sırada tercihim. kıymalıdan 1 üst seviyede. hiç de iğrenç olduğunu düşünmedim.
sen neden iğrenç olduğunu düşünüyorsun ?

hiç denk gelmedim ama patatesli börek güzelse patatesli pide de güzel olabilir ama sağlam kilo aldırır.

pide dediğin kıymalı olur, patates ne yahu.

not: pidenin ana vatanından geliyorum.

herkes mi seviyor yahu, ıssırıyosun böyle sıcak sıcak lapa patates var içinde.

tam ekmek arası ekmek havası.

şakaysa hiç komik değil. yenir mi o yahu.

aga annem bu köy fırınlarında yapar bu kocaman ekmeklerın yapıldığı yerde böyle kıymalı pide gibi değilde kapalısını hani.. hayatımda bişi tercih edecek olsam şu tok halimde 2 tane ondan yemek isterim..

kır pidesiyse çogzel olur normal pideyse etli olcak +1

sade patates güzel olmaz bence ama baharatlandımı güzel olur.

nimete iğrenç demiyim ama kötü.

kayıtlara geçsin diye söylüyorum. hiç derste iddaa oynamadım. bizim zamanımızda iddaa yoktu ama olsa da oynamazdım. futbol laklakım da olmadı. (gerçi altay-beşiktaş sorusunu bildim)

@scapegoat dibine kadar haklısın.

heyecandan nefeslerini tutuyolar beyne oksijen gitmiyo :) diğer insanlar da salak hatalar yapıyodur da, senin ilgini özel üniversitelerden iki bölüm bitirmiş tipler çekiyodur, o kadar okumuş etmiş öğrenememiş gibisinden.

@microfiction kardeşim; benim ki mecazi biliyosun..ama bazı şeyleri bilmek için de kasmak mı gerekiyor illa ki? bak helal olsun herife faust cevabına mantıklı yanaştı ama adam belli bir alana kitlenmiş yani dünyadan haberi yok geçen haftaki hukuk okuyan hatun gazte okumaya yeni başladım diyor yahu ben mi yanlış düşünüyorum en çok okuması gerekenler bunlar değil mi?

eleştirdiğin şeyi "derste hiç mi iddia oynamadın" diye savunman çok ironik.

@reddediyorum: lütfen bir üstündeki mesajımı oku

bu kadar laf kalabalığı yaptıktan sonra ciddi bir şey söyleyeceksin sanmıştım, ne bileyim bir bakanın adını bilemedi ya da çok önemli bir tarih falan, söylediğin şey beşiktaş-altay rengi. ben devlet üniversitesindeyim ama sorsalar ben de bilmezdim, hatta ecevit'in sesini de tanımazdım muhtemelen, programı izlemedim ama belki söylediklerinden çıkarırdım ne bileyim...

@demet: keşke bu bölümü ve o yarışmacıyı izleseydin anlardın ne denli haklı olduğumu.. ardından gelen 78 yaşındaki duymakta bile güçlük teken tonton teyze bile çok daha başarılı yarışıyor

e devlet üniversitelerinde gelen de bin türlü boş beleş adam çıktı bu programa. söylediğin şeyler bilinmesi gereken sorular gerçi...

illaki vardır ben yok demiyorum ama adını vermek istemediğim ülkenin sayılı önde gelen profesörümün de dediği gibi 'aylık aldığım maaşı bir haftada veren bir üniversitede işbaşı yaptım..bir ay zor dayandım..böyle kalitesiz bir ortamda bulunmayı kendime yakıştıramadım ve daha az paraya devlet üniversitesine geri döndüm' ... benim için okurken duyduğum bu cümle az çok bir anlam ifade ediyor şimdi ise durumu özetliyor

hayır gerçekten ciddi mi böyle düşünüyosunuz bilmiyorum şöyle anlatayım, türkiye'de hatta dünyada insanlar bu şekilde. neden insan kendini farazi bilgiyle doldursun ki. insan yer, içer, ürer, ölür. çoğu insanda bilme isteği yoktur.

ben facebook'ta çok kişili bir bilgi yarışması oyunu oynuyordum. ama sürekli sonuncu olan birisi bir anda birinci olmaya başladı. meğerse, o oyunun cevap anahtarı bir sitesi varmış. bir insan, keyfine oynanan bir oyunda, hileye başvuruyor. budur yani.

insanların "bilme arzusunu" çapraz bulmacalardan ötesine taşıyacak bir şeyler lazım. öyle yıllar gelmeli yani. öbür insanların tasfiye olması lazım bu toplumdan.

yok yok gerçekten var böyleleri ama takım rengi sorusuna birşey diyemem olabilir futbol ilgi alanıyla alakalı bir durum sonuçta ''lan nasıl bilemedi ''gibi tepkiye gerek yok bence.. neyse ama bugün 5n1k(c.ö iyi geçirdi lafarı ama :) da konuktu geçenki ablamız o gerçekten arızalıydı siyasal bilimler okuyor ve tbmm nin parlAmento olduğunu bilmiyor :D

@reddediyorum: güzel bir eleştirel yaklaşım..doğru söylüyorsun aslında ot geldik pancar gidiyoruz ifadesinin başka bir anlatım versiyonu bu...neden ihtiyac duyayım ki..amerikalıları eleştirir herkes ben övüyorum..adamlar kıtada yaşıyor yahu diğer ülkeler neden umurlarında olsun..akşam çıkıyor işten gidiyor amerikan futbolu izliyor hatta öğle arası shark week'e bayılıyor hayat bu yahu..ama bizim bulunduğumuz bölge böyle değil ne yazıkki..amerikada beyin gerektirmeyen işlerden dünya para kazanabilirken (ki kazandım biliyorum) bulunduğumuz bölgede bilgili ve pratik zekalı olmak zorundasın kurtulabilmek için..

scapegoat haklısın yerden göge onu bırak adam okumuş lafta adam olmuş.. anasını koynundan ünvrs. gelmiş hop işe başlıyor..bilgiyi bırak hayat tecrübe ayaklarını üstünde durma yanlız yaşama kabiliyeti yokk.. diyorsun ki nası yanii kaardeşşş??

nasıl yani diyorsun da oluyor işte..eskiden severek izlediğim yarışmadan soğudum bu sene..kalitesi iyice düştü..eskiden bakalım adam 500binlik soruyu görebiliyor mu diye beklerdik şimdi ilk beşi geçebilecekler mi diye bekliyoruz..hayır neye üzülüyorum biliyomusun yarışan arkadaş kendisi de farkında internette dalga geçileceğini asıl korkusu kaybetmek değil internette madara edici yorumlar almak..yahu komşunun dediği ne çabuk karakterinin önüne geçti?

ama bak bu dediğimi siz de farketmişsinizdir.. kenen bey de eskiden milletin üstüne bukadar gelmezdii..şimdi formatı mı değiştirdiler nedir..adam milletin üstün de bi baskı halinde.. yarışanlar önce dikkat edin önce o laf söyleyecek diye tirsiyor:)))

özel üniversiteyle alakası yok.
babam türkiye'nin en iyi olduğu söylenen üniversitelerinden birinde profesör ve basit bir soruyu bilemez de öğrencilerime karşı mahçup olurum diye başvurmuyor bile. ne kadar donanımlı olursanız olun illa ki ilgi alanınız içinde yer almayan ya da öğrenme durumunun denk gelmediği olaylar/konular illa ki olacaktır. kimse wikipedia değil.

şimdi, vakıf üniversiteleri-kim milyoner olmak ister üzerinden genel kültür ölçüyorsak şöyle bir şey de var: (her ne kadar salt sözümden ibaret olsa da sözüme itimat edeceğinizi umuyorum) eğer bir ölçütse, ben de bundan yıllar önce bir vakıf üniversitesinden mezun oldum. kim milyoner ister'deki soruları da çoğu kere jokersiz 60 bine, 125 bine kadar takır takır biliyorum. en azından şunu söyleyeyim, 125'bini garantilediğim çok oluyor. 250'binlik soruları da (bir iki kere mi açıldı onlar? yoksa bir kere mi?). şimdi kim milyoner olmak ister bir ölçüt müdür? yoksa özel üniversite/vakıf üniversitesinden mezun olmak mı bir ölçüt? (şu var, şu vakitten sonra katılır mısın deseler üç kere düşünürüm. rahat evimde oturup, çay içerken biliyorum diye olmadık bir soruda çuvallama olasılığım yok değil yani)

başka bir hususu da belirtmek isterim. ben yüksek lisansımı türkiye'nin en eski üniversitesi diye bilinen üniversitede yaptım ve pişman oldum. pişman olma sebebim lisanstaki derslerdeki tartışmalarımızın entelektüel düzeyi ile mastırdaki derslerin yavanlığı arasında dağlar kadar fark olmasıydı. hem öğrenciler hem de hocalar açısından. gerçi biraz da mezun olduğum üniversite-fakülte ikilisiyle, kendi arkadaş çevremle vb. de ilgili bir şey sanırım.

yani diyeceğim o ki vakıf üniversitesi (veya özel üniversite; ne haltsa işte) ile kim milyoner eşleştirmesinden çok bir yere varılacaksa; ben y.lisansımı yaptığım devlet üniversitesindeki önemli bir bölümdeki prof. unvanlı adamların yarışmada çoğumuzun rahatlıkla yanıt verdikleri sorularda çuvallayacaklarını biliyorum. yarışmayı boşverirsek, gerçek hayattaki entelektüel düzeylerinin çuvalladığını da gördüm. ki bunlarla ilgili zamanında yazıp çizmiştim ama anonim kalmak adına en azından duyuru duvarında bunları tek tek saymayacağım.

edit: profesörlerden söz açılmışken... yakından tanıdığım bir hukuk profesörünün, oğlu bir vakıf üniversitesini kazandı diye müthiş sevindiğini anımsıyorum. genellemelerden kaçınmak iyidir. üniversiteleri, bölümleri ve en önemlisi bireyleri tek tek değerlendirmek gerekir.

ben de katılayım bu heyecanlı konuşmaya ve soruya soruyla karşılık vereyim; yarışmadasınız ve ilk soruda karşınıza şöyle bir şey çıktı:

aşağıdakilerden hangisini size ait olan bir şeyden bahsederken kullanırsınız?

a- ben imki
b- benim ki
c- benimki
d- siklemem

ne cevap vereceğiniz yazılarınızdan belli olduğundan, siz de ilk soruda elendiniz ve ne yazık; siz de o vahim güruha dahil oldunuz.

evet özel/vakıf üniversitelerinin tüm mezunları en basit soruları bilemeyecek kadar salaktır/cahildir/bilgisizdir. almak istediğiniz cevap bu sanırım.

kimse wikipedia degil +1

hayir yani sizin okudugunuz devlet universitesinde sinifta cok entellektuel tartismalar donuyordu heralde? Haci bildigin tipik ögrenci(bu her ulkede boyledir) ögrenmek icin degil derslerden iyi not almak/gecmek icin son gun calisan elemanlar olup tek yaptiklari muhabbet icmek/karsi cins/spor vb. seylerdir. Bunun disinda inekler vardir, paso ders calisirlar ama baska bisi bilmezler, geekler vardir tek dertleri frp/bilgisayardir falan gibi örnekler cogalir. Aradan 3-5 kisi cikar ki genel kulturunu gelistirmis, muhtemelen isine yaramayacak seyleri bilirler. Is bu ki google-wikipedia caginda bunlari hali hazirda biliyor olmak bir boka da yaramaz. Zaten her seyi de bilemezsin bugunki bilgi kirlililiginde.

Insanlari yargilarken kullandiginiz kriterlerinizi gözden gecirin bence. Rauf Denktas'in, Ecevit'in sesini tanimakla adam olunmuyor.

sen bu ülkede yaşayıp içinde 'adaya barış götürüyoruz amacımız...' geçen bir cümlenin ne amaçla kim tarafından söylendiğini bilmiyorsan kusura bakma da 10 yıl sonra atatürkün kim olduğunu 20 yıl sonra da nereden nasıl geldiğini unutursun..zaten arkadaş unutmuşa da benziyor kaç yıl oldu kıbrıs olayına?

ayakkabının kendisi lacivert, çizgileri beyazsa (yani ben ayakkabıyı doğru anlamışsam) ülkealan pasajında kapıya yakın bir mağazada olması lazım.

ülkealana en son 5 gidişimin 5inde de hiçbir mağazada bulamadım maalesef.

tunalıdaki ayakkabı dünyasına bak

jack wolfskin

ykm'lerde var.

benim erkek arkadaşım kullanıyor. hatta artık bağımlı gibi bir şey. özellikle de yoğun olduğu dönemlerde alması gerekenden fazla aldığını tahmin ediyorum ve çok tuhaf bir insana dönüşüyor o zamanlarda. ayrıca saç dökülmesi gibi erkekler için nahoş bir yan etkisi de var.

doktor kontrolünü aşmadan, doktorun uygun gördüğü şekilde kullanılırsa böyle şeyler yaşanmaz diye tahmin ediyorum.

190 boyunda sevgili yaparak.

Kendi boylarında birini bul, onunla mutlu olmaya çalış. Bu durumu atlatırsın.

çocuk reyonundan giyinebilirsin.

hazal kaya isen sikinti yok

180 boylarında bi sevgili de fena olmaz bence ya :p

ya bence böyle ufak tefek kızlar daha şirin oluyor. her türlü uzun boylu kızlara göre tercih ederim ben.

cevap: seni bu halinle sevebilecek bir sürü insan olduğunun farkında olarak aşabilirsin bu kompleksini.

iyi bi terzi bul, elbiselerini vs. ona diktir.
minyon olmanın avantajlarını kullan,
boyundan büyük işlere kalkışma.
(sdfghjklş sesli güldün itiraf et ^_^)

şebnem ferah gibi platform giyebilirsin ama bi o kadar da iğrenç görünebilirsin.
bence aş bunları boşver türk kızlarının %90ı kısa değil mi zaten? ben de 1.67im ama kısaymışım gibi geliyor napıcaz? zaten şişkoyum ühühü

değiştiremiyorsan seveceksin.

Uzun boylu olmak,renkli gözlü olmak bunlar ıvır zıvır.Hadi sana göre yazıyım bonus şeyler.İnsan bunların daha sonra önemli olmadığını anlıyor.Dış görünüş evet,bakımlı olmak vs günümüz çağında önemli.Ama bunları önemseyerek içten içe yalnızlaşma gibi şeyler çok fazlalaşıyor.Senin ihtiyacın olan şey bir canan.

afrika'ya git pigmeler kabilesini bul daha iyi bir çözüm olmaz gibi.

www.genckafe.net

kilolu tombalak bir şey değilsen hiçbir sıkıntı yok. normal bence boyun.

çok şanslısın. uzun boydan şikayetçiyim, topuklu ayakkabı giyince at gibi oluyorum ve hiç hoşlanmıyorum.
istediğini giyersin işte, ben hep orta boylu olmak isterim. çünkü herşey daha estetik duruyor sizde.
sinir etme insanı kardeşim. ne güzel işte minyonsun.

kilon 40-55kg arasında ise giderin vardır.

Pilates ve duzgun durusla 1-3 cm atabilirsin, diyorlar. Topuklu giyeceksin, 160cmi yakaladin mi sorun etmezsin. Ayrica bu kadar takma kafana.

ya en son takcağın şey bu olsun hem türkiyede boy ortalaması 160 değil mi kadınların. bence avantajlarını kullan şirin etekler,elbiseler.ben 18 yaşındayım boyum 173 ama sor bakalım memnunmuyum etek elbise deniyorum çıkıyor tepeme hiçbirşeyi çekiştirmeden rahatca giyemiyorum.

İncelmeye bak. Kemik yapın inceyse ve vücudun orantılıysa kısa boy problem değil bence.

(bkz: bodur tavuk her dem piliç)

herifine söyle çabuk bitirsin askerliği. iyice pssikopatlaştın sen böyle yalnız :D

52 gün kaldı :(

kylie minogue 1.50 boyunda....
kısa boylu olmak, uzun boylu olmaktan iyidir. mutlu olmalısın.

yav daha geçen hafta 85 değil miydi? ne ara 52 gün kaldı?


edit: geçen hafta değilmiş geçen aymış. benim fil hafızam ..çmış :D

minyon kadinlar bence daha hos. takma haci.

kusura bakma ama elbise konusu da biraz garip olmus, olmuyosa olmuyo git baska sey begen sen de.

sansimi azam ali'den yana kullaniyorum :)

fairouz diye arat bulacaksın.

www.youtube.com
belki?

youtu.be
Amel Mathlouthi olabilir.

yine bulamadım :(

beta da güzel şeyler olabiliyor.

(bkz: toms)

Bambiden babet bakabilirsin mesela? Ya da keds olabilir.

aradığınız cevap babet düz siyah ya da gri bir babet hem de. evet o sihirli sözcük babet

oxford olabilir.

ttnet

turkcell superonline fiberkoftik

smile

sorundan kasıtın ne olduğunu açar mısın ?

yavaş mı, takılma mı, donma mı ne var sorun nedir yani ?

bağlantım 1mbite düşmesine rağmen bi sorun yoktu bende. ttnet

ttnet. 1mbit. 480p sıkıntılı...

kötü ettin.
en son aldığım mavi jeans pantalon sık giyiyor olmamama rağmen hemen dizlerini saldı ve dizlerin rengi açıldı. ayrıca boyası da çıkıyor. bir daha mavi jeansten bir şey alacağımı sanmıyorum.

üstünde nasıl durduğuna bağlı biraz. içine sindiyse 40 da versen 140 da versen farketmez. ama densizin teki gelir bazen senin özene bezene arayıp zor bulduğun kendine yakıştırdığın bi elbiseye iki laf eder, moralini o dakka sker atar.

sen kulak asma her şeye, tadını çıkarmaya bak.

yok ben kalite açısından soruyorum. yoksa gayet iyi durdu üstümde. ayrıca mavi renk kot da değil. böyle gri gibi ama değil de gibi; içinde siyah da var ama aynı zamanda yok gibi(ne renk olum bu?) bir pantolon. her yerde bulabileceğim bir tona sahip olmuyor bu renk. o yüzden almıştım. iki ay sonra mundar olacaksa bir anlamı yok. gidip geri versem onun yerine başka bir şeyler mi alsam? ykm'den aldım nasılsa.

edit: oha direkt geri veriyorum. aynı pantolon mavinin kendi sayfasında 80 lira :S
tinyurl.com

hocam genelde jean dedıgın zaman eger bütçen varsa diesel guess bu markaların kotları superdır. ama bıraz tuzludur. guess ın kotları 350den 110 mlyona ınmıstı ıstedıgım kotun bedenı kalmadı dıye alamadım anaısnı satım. dıeselın kotlarıda jeanslab magazasında 250 tl ama omurluk onlar yıkayınca hemen eskımez 3 yıl gıyersın. onun dısında 100 150 arası ıstıyorsan gapın kotlarıda fena degıldır. tıpın duzgunse zara'da ıyıdır kesımlerı fln. eskıden mavı gıyerdım mal gıbı abı sekıl durmuyor mavı haberın olsun. yanı duz bır kot.ne ıstedıgıne baglı ıste..

füme ve siyah arası bir renkse bende de mevcut. ne giri ne siyah işte, tuhaf bir renk. ince kot kumaşı. eğer buysa; bol kesim mavi kotlarında ki kadar esneme ve diz izi yapmıyor. ama iki kere giydiğinde üçüncüde yıkamaya yollaman gerek. levis kotlar gibi falan istediğim zaman yıkatırım lüksün olmuyor. gene mavi kotların genelinde olduğu gibi bel kısmı diğer markalara göre daha çok esniyor.

işin özü: kotun rengi arada ama güzel ve çoğu şeyle uyumlu. ama mavi açısından ne tişörtler ne de kotlar verimli değil. gömlekler kesim, model ve dayanıklılık açısından daha sağlam. montlar ısıtmaz, sıvı geçirebilir. aslında mavinin ilk çıktığı yıllarda ki malları çok iyiydi. 99 ya da 2000 yılıydı tam hatırlamıyorum bir kaşe mont aldım. hala taş gibi. ama ondan sonra alınanlar hep fos çıktı. kazaklar çabuk çeker falan.

sürekli kullanım için düşünüyorsan, yani 'haci beş gün kıçımdan çıkartmam' diyorsan değiştir derim. ama iki-üç günde bir yıkatırım zaten diyorsan diğerlerine nazaran iyidir.

kendi çelişen bir cevap vermiş olsam da hayrını gör :=)

neyse, gidip değiştirdim. taş gibi bir 501 aldım onun yerine.

nancy agram diyerek youtube'tan bakin bi , bir kac sarkiyi deneyin. benim aklima ilk nancy agram olabilecegi geldi. ipucu olmadigi icin bu kadar yardim edebiliyorum:)

arapça şarkı denince aklıma ilk gelen: www.youtube.com

bulamıyorum bulamıyorum.
daha çok vokal ağırlıklı bir şarkı, hatırladığım baskın bir enstrüman yok. radyoda farklı frekanslarda 2 defa denk geldiğim için de son zamanlarda çıkmış bir şarkı olduğunu düşünüyorum.

saat ciddiyet katar. spor saat değil ama. hoş olur. bana kalırsa her erkekte olmalıdır.

bileklik tek renk olduğu sürece ve sarı pembe olmadığı sürece uygundur, güzel durur ama incik boncuklu olmaz.

saat güzel, gözlük güneş gözlüğüyse evet ama numaralı gözlükse kesinlikle hayır, beyaz taşlı küpe ya da piercing gibi olanlara evet, kolye ve zincire hayır, bilekliğe evet ama künyeye hayır. şapka da kişiden kişiye değişir, yakışıyorsa olabilir.

takım (futbol-basketbol) bileklikleri spor giyimde güzel duruyor.
saat
şapka iyi kombinleyebilirsen harika, kombinleyemezsen berbat durur. önce moda bloglarından nasıl kullanıldığına bak

olm giy dedenin hırkasını en güzeli o

kaşındım nedense akşam akşam:

www.tamamenfransiz.com

şu olmuş mu mesela? kombin felan. :D

nayn olmamış. özellikle şöyle şapkalar kişiye karşı saygıyı bitiriyor :)) gömlekte olmamış

ayrıca @kayranın kedisi+1

o kombinasyona ben vermezdim.

şapkayı çıkar saçlara biraz şekil ver yeter şu omzuna taktığın poşet mi çantamı her neyse hemen kurtul..gözlük güzel duruyo ortamına göre kullanılır gözlük ya saat iyidir candır ama güneşte kullanma iz kalır malum..yakışıklı adamsın ii böyle kız gibi doldurma üzerini takıyla küpede güzel olmuş sn şapkayı çıkar..

sakalla bıyık aynı uzunlukta olsun. eğer böyleyse kötü (bkz: abiler)

bence erkekte en sık duran aksesuar kol dugmesi

humm şişenin ağız kısmında fondoten izleri var mı peki? hiç kullanılmamışsa olmaması lazım. aynı yere gidip kullanılmamış olanların şişelerine bakmak istediğinizi söyleyin. aynı seviyedeyse kullanılmamış demektir. değilse de yanınızda olsun geri verirsiniz.